survivalpath Yatırımcının Yolculuğu: Gökhan Akar — Kurumsal Girişimcilikten Melek Yatırımcılığa
survivalpath Yatırımcının Yolculuğu serisindeki bir diğer konuğumuz kurumsal girişimcilikten melek yatırımcılığa giden hikayesi ile Gökhan Akar oldu. Batuhan Gür’ün modere ettiği canlı yayınımızı sizler için derledik. 👇
Gökhan Akar kimdir?
Kendim aslında bir girişimciyim. 20’li yaşlarda ortaklarımla beraber telekom sektöründe kurduğumuz bir girişimle başladı girişimcilik yolculuğum. 20 sene içerisinde telekomünikasyon ve teknoloji alanlarında kurucu ortaklığını, yöneticiliğini yaptığım çok fazla girişimin içinde bulundum. Bazıları bugün hala devam ediyor, bazılarını devrettik, bazılarından çıktık.
Bugün geldiğimiz noktada, yaklaşık 3.500 kişinin çalıştığı, içinde hem telekom tarafında hem de teknoloji tarafında birçok şirketi barındıran bir grup haline geldik. Girişimcilik şapkamızı hiç bırakmadık, hala devam ediyoruz. 2017 yılında da girişimciliğin yanına bir de yatırımcılık şapkası taktım. Yani aslında girişimcilik dünyasında öğrendiklerimizi, biriktirdiklerimizi, birikimlerimizi paylaşabilmek adına çok keyifli bir yolculuk oldu. 2017’den beri son üç yılı daha hızlı, daha derin olmakla beraber yaklaşık beş yıldır da girişim ekosisteminin içerisinde aynı zamanda yatırımcılık, mentörlük ve yöneticilik yapıyorum.
2017’den beri yatırımcılık şapkasını da eklediğinizden bahsettiniz. Bu kararı nasıl verdiniz?
Bizim grubumuzun lokomotif işlerinden bir tanesi çağrı merkezi. Teknoloji dünyasıyla her zaman yakındık. Aslında bu biraz kendi yapımızın dijital dönüşüm yolculuğuyla başladı. 2015–2016 senelerinde birtakım çalışmalar yaptık. Özellikle çok fazla insanla yapılan işlerin dijital dönüşüm tarafındaki tehditleri daha yüksek oluyor. Baktık ki burada çok büyük bir hızlanma var. 2017’nin sonunda Onicorn diye bir şirket kurduk. Aslında ana amacımız ekosisteme biraz daha yakın olmaktı. Özellikle dijital dönüşüm tarafında neler olup bittiğine bakmak istedik. Yavaş yavaş girişim ekosistemiyle bağlantı kurmaya başladık. Önce iş ortaklıkları yapmaya başladık. Ve iş ortaklığıyla başlayan süreç sonra yatırımcılıkla devam etti.
Türkiye’deki girişim geliştirme stüdyolarını nasıl görüyorsunuz? Bu alanda nasıl faaliyetler gerçekleştiriyorsunuz?
Biz kendimiz girişimcilikten geldiğimiz için bunun dinamiklerini biliyoruz. Kendi tarafımızda bir dikeyimiz var, bir dikey belirledik ve o dikey içerisinde işler yapmaya çalışıyoruz. Yani dağınık bir girişim geliştirme yapımız yok. Mesela Magna Venture Building Studio’nun içerisinde B2B, SaaS dikeyinde girişimlere hem geliştirme hem de yatırım tarafında var olmaya çalışıyoruz. Tabii ki onun dışında da yatırımlarımız oldu ama sonuçta bir dikey belirledik ve o dikeyde gitmeye çalışıyoruz. Özellikle sales ve on-boarding, müşteriye ulaşma, pazar penetrasyonu, Kobi’ye ulaşma, Kobi’ye satış yapma kısmında ciddi kaslar geliştirdik ve bu kasları içine koyabileceğimiz ve onları kaldıraçlandırabileceğimiz yatırımlara bakmaya çalışıyoruz. Angel Effect’te de Magna Ventures’da da odağına teknolojiyi alan girişimlere yatırım yapıyoruz.
Gördüğüm kadarıyla oyun tarafında girişim geliştirme stüdyoları var onun dışında yatayda çok fazla girişim geliştirme stüdyosunun henüz çok ilerlediğini düşünmüyorum Türkiye’de. Çok zor bir alan ve dağınık işleri yürütmek zor. Çünkü bütün işlerin bambaşka dinamikleri var. Ben oralarda Ekspertiz üzerine ve dikeyde gitmenin gerekli olduğunu ve başarının öyle geleceğini düşünüyorum açıkçası.
Biraz Angel Effect’e de değinmek istiyorum. Melek yatırım ağları ve VC’ler olarak baktığımız zaman Angel Effect’i nasıl konumlandırırsınız?
Angel Effect’in aslında kendine özgü bir modeli var. Burada da iki tane şapkamız var. Ben Türkiye’de bizim modelimizde çalışan başka yapı görmedim. Angel Effect 22 melek yatırımcının bir araya gelmesiyle kurulmuş bir yapı aslında. Hem Angel Effect Anonim Şirket olarak yatırım yapıyor hem Angel Effect’in 22 ortağı bireysel olarak yatırım yapıyor, hem de Angel Effect’in melek yatırım platformu üzerindeki yaklaşık 40 Super Angel, 4 tane de kurumsal Angel’ımız birlikte hareket ediyor. Sadece Türkiye odaklı bir yapı değil, global bakan bir yapı. Bizi hem melek yatırım platformlarından hem de VC’lerden ayıran tarafı bu, ikisine de benziyoruz ama ikisi de değiliz aslında, biraz arada duruyoruz.
Super Angel veya Corporate Angel nasıl olunabilir veya sonrasında bu kişileri nasıl bir yolculuk bekler?
Super Angel olmak için, Angel Effect’e başvuruyorsunuz. Ciddiyet göstergesini belli eden giriş bariyeri olması açısından koyduğumuz yıllık cüzi bir bedeli var, sonra bütün toplantılara katılıyorsunuz, bütün raporlamalardan haberiniz oluyor. Tüm yatırım süreçlerine dahil oluyorsunuz. Yatırım yapmak isterseniz Angel Effect size hukuki destek sağlıyor, yatırım süreçlerinin yönetilmesi hatta yatırım sonrasında şirketten alınacak raporların melek yatırımcılara aktarılmasında aracılık yapıyor.
Bir de Kurumsal Angel tarafımız var. Özellikle dijital dönüşümü amaçlayan ya da girişim ekosistemini tanımak isteyen kurumların da burada bir koltuğu olsun istedik, bir Corporate Angel modeli yarattık. Bizimle toplantılara giriyorlar, girişimleri dinliyorlar, bundan faydalanıyorlar. Müşteri olabilirler, iş birliği yapabilirler ya da yatırımcı olabilirler. Bütün bu fırsatlar kurumlar için de açık.
Angel Effect’i bundan sonrası için ne bekliyor? 2022 yılı için odaklandığınız sektör, alan var mı?
Bizim çeşitli bir portföyümüz var. Ama tabii günün gelişmelerine göre biz de bir takım odak alanları seçmeye çalışıyoruz. Aynı sektörden veya aynı dikeyden birden fazla yatırım yapmamaya çalışıyoruz. Tabii günden güne trendler, ekonomi ve ekosistem değişiyor o yüzden bunların da analizini yapıyoruz. Son dönemde oyunla ilgilenmeye başladık. Biraz metaverse, NFT dünyasıyla ilgileniyoruz. Aslında Next Big Thing’i arıyoruz diyebilirim. Odaklandığımız demeyeyim ama birazcık daha anlamaya, görmeye çalıştığımız, daha önce içinde bulunmadığımız, yatırım yapmadığımız alanlara bakıyoruz. Benim ayrıca en önemli hedeflerimden bir tanesi Network ağımızı genişletmek diyebilirim.
Daha önce belli bir odağınız olmadığından, Next Big Thing’i aradığınızdan bahsetmiştiniz. Burada girişimlerde odaklandığınız ne oluyor?
Next Big Thing derken biraz arayış olarak söyledim. Çünkü biz çok erken aşamada yatırımlar yapıyoruz. Dünyadaki global stagelere baktığınız zaman tohum da denebiliyor. Bunun bir öncesi pre-seed, seed var, buralarda dolaşıyoruz aslında. Benim bir girişimde anlamaya çalıştığım her zaman Pazar-Ürün uyumluluğu. Elbette ekibin inanmışlığı çok önemli. Çünkü girişimcilik çok zor bir şey. Zaman zaman girişimciye de yatırım yapılabiliyor, böyle yaptığımız yatırımlar da var. Girişimci ve ekip bu işin en önemli ikinci noktası benim için. Net vizyon, net strateji bence önemli olan.
Türkiye’deki girişimcilik, yatırımcılık ekosistemi ile globali kıyasladığımız zaman Türkiye’nin geldiği aşamayı nasıl buluyorsunuz? Yakın gelecek için düşünceleriniz neler?
Son 3 yıla kadar Türkiye’de böyle bir sektörden bahsetmek çok zordu. Pandemiyle birlikte müthiş bir ivme kazandı Türkiye’deki girişimcilik ekosistemi. Ve her sene rekorlar gelmeye, büyümeye devam ediyor. Ben çok kısa zamanda birkaç fintech şirketinden yine bir unicorn haberi geleceğini düşünüyorum. Hem unicorn sayısı hem de yatırım derinliği olarak bizden çok daha küçük nüfuslu ülkelerin arkasındayız fakat müthiş bir potansiyelimiz var. Bunu sermayeyle buluşturmak zorundayız, bizim yapmaya çalıştığımız da bu. Ülkenin bu potansiyelini ne kadar genişletebilir, sermaye derinliğini artırabilirsek Türkiye’nin 3–5 sene içerisinde bu basamakları tırmanabileceğini düşünüyorum.
Gökhan Akar’a değerli katılımı için teşekkür ederiz. helo! olarak yatırımcıların yatırımcılık yolculukları ile sizleri bir araya getirmeye devam edeceğiz. Gökhan Akar ile gerçekleştirdiğimiz yayını incelemek ve yayın videosunu izlemek için 👇
helo!’nun girişimcilere sağladığı katkılardan faydalanmak için bizimle buradan iletişime geçebilirsiniz! 🚀
